Kasım ayındaki seçimin sonuçları bir milyon yıl boyunca kâinatta yankılanabilir. Trump seçimi kazanırsa söz konusu olacak şey bu işte.
İşte 2024 sonbaharına girerken gezegenimizde meydana gelen en büyük şey: Dünya dramatik bir şekilde ısınmaya devam ediyor. Bilim insanları, bu yılın şimdiye kadar kaydedilen en sıcak yıl olarak 2023'ü geçme ihtimalinin %90'dan fazla olduğunu söylediler. İklim tarihçileri ise geçen yılın son 125.000 yılın en sıcak yılı olduğundan oldukça eminler. Sonuç ise neredeyse klişeleşmiş bir felaketler silsilesi: her an Twitter/X'i açıp arabaları caddelerde sürükleyen sel fotoğraflarını görebilirsiniz. Bu, gezegendeki yaşamı çok zorlaştırmaya, hatta bazı yerlerde imkânsız hale getirmeye başlıyor. Dahası, çok çok daha kötüye gitme yolunda ilerliyor.
Şu anda gezegenimizde gerçekleşen ikinci en büyük şey ise şu: Nihayet, evet nihayet, çoğunlukla güneş ve rüzgârdan elde edilen yenilenebilir enerji, bir tür kalkış noktasına ulaşmak üzereymiş gibi görünüyor. Bazı hesaplamalara göre, şu anda her gün bir nükleer santral değerinde güneş paneli kuruyoruz. Kaliforniya'da, bu bahar ve yaz günlerinde eyaletin elektrik ihtiyacının %100'ünden fazlasını uzun süreler boyunca karşılayacak kadar çok güneş çiftliği ve rüzgâr türbini mevcut artık; şebekede artık hava karardıktan sonra en büyük güç kaynağı haline gelmeye yetecek kadar çok batarya var. Çin'de karbon emisyonları zirveye ulaşmış gibi görünüyor - yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirme çabalarında planlanandan altı yıl ilerideler.
Ve işte önümüzdeki ayların en büyük üçüncü olayı: Amerikan başkanlık seçimleri – ki bu seçimlerde son düzlüğe girilmiş gibi görünüyor – hem sıcaklığın daha ne kadar yükseleceğini, hem de temiz enerjiye ne kadar hızlı geçeceğimizi belirleme gücüne sahip olabilir.
Donald Trump geçen hafta verdiği bir mülakatta iklim değişikliği derken ne anladığını etraflıca ortaya koydu:
“Biliyor musunuz, bu zavallı aptalların küresel ısınmadan bahsettiklerini duyduğumda ne düşünüyorum? Hoş, artık öyle demiyorlar ya, iklim değişikliği diyorlar artık. Çünkü biliyorsunuz ki, gezegenin bazı kısımları soğuyor, bazı kısımları da ısınıyor, küresel ısınma lafı işe yaramadı yani. Sonunda doğruyu buldular onlar da, artık sadece iklim değişikliği diyorlar. Eskiden küresel ısınma derlerdi. Hani bilirsiniz, yıllar önce buna küresel soğuma diyorlardı. 1920'lerde gezegenin donacağını düşünüyorlardı çünkü. Şimdi ise gezegenin yanıp tutuşacağını düşünüyorlar. Ve biz de hâlâ o 12 yılı bekliyoruz. Neredeyse 12 yıllık dönemin sonuna geldik, bunu anlıyorsunuz değil mi, hiçbir şey bilmeyen bu sersemler, okulda iyi birer öğrenci bile değillerdi, çalışmadılar, incelemediler bile, sadece bir tahmin attılar kafadan, Sadece 12 yıl ömrümüz kaldı dediler. Ve insanlar bunu duyunca bebek sahibi olmaktan vazgeçtiler, çünkü ‘bu durumda çocuk yapmak çok çılgınca olur’ dediler. Ama sorun 500 yıl içinde okyanusların yarım santim yükseleceği gerçeği değil, sorun nükleer silahlar. Nükleer ısınma ... Bu zavallı aptallar sabahtan akşama küresel ısınmadan bahsediyorlar, biliyorsunuz gezegen küresel ısınacak ve okyanuslar 355 yıl içinde 0.3 cm kadar yükselecek, biliyorsunuz, neler olacağı hakkında hiçbir fikirleri yok. Hava budur.”
Bunu uzun uzun alıntıladım çünkü bu adam yine gezegendeki en önemli adam olabilir ve gezegenin şimdiye kadar karşılaştığı en önemli sorun hakkında konuşuyor olabilir. Ve sorunun her kelimesini yanlış anlıyor. Bu tam bir zırva.
Ama çok önemli ve çok tehlikeli bir şeyin hizmetinde olan bir zırva bu: Amerika'da ve tüm dünyada temiz enerjiye geçişi bloke etmek için elinden geleni yapmak için girişilen bir zırva … Bu adamın Project 2025'teki dostları bu saçmalığın nasıl uygulanabilir politikalara dönüştürüleceğini oldukça detaylı bir şekilde ortaya koydular. 2025 Projesi, gelecekteki Trump yönetiminin petrol, gaz ve kömürü desteklerken güneş ve rüzgârın önünü kesmek için kullanacağı adımların birçoğunu kılı kırk yaran ayrıntılarla ortaya koyuyor. Bunlar arasında Detroit'te elektrikli araç üretimini teşvik çabalarının sona erdirilmesi; yenilenebilir enerji kaynaklarına verilen desteğin sona erdirilmesi (bu doğrultuda Trump, her ne demekse, “rüzgârı öldüreceğine” söz verdi) ve ABD’de iklim kirliliğini dizginlemeye yönelik federal çabaların çoğunun temelini oluşturan Çevre Koruma Ajansı’nın (EPA) karbondioksitin zarara yol açtığına dair 2009 tarihli can alıcı önemdeki bulgusunun tersine çevrilmesi yer alıyor. Ayrıca – işte burası on numara/beş yıldız – yeryüzünde sıcaklığın ne kadar arttığını ölçen insanlar olarak bilinen Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi'ni (NOAA) kapatma sözü verdi. Neden mi bu sözü verdi? Çünkü bu ölçümler “iklim değişikliği hakkındaki alarm endüstrisinin (yani kıyamet tellallığının) ana itici güçlerinden biri” imiş meğer – de ondan.
“Kaz bebeğim, kaz!”
Trump, bu sonsuz cömertlik karşılığında (başkanlığının ilk gününde “kaz, bebeğim, kaz” şiarına uygun olarak diktatör olacağını söylüyor), fosil yakıt endüstrisinden kendi seçim kampanyasına katkıları için sadece (burada tam bir Austin Powers komedi ânı var) “bir milyar dolar”cık istedi. Büyük petrol de elinden geleni yapıyor tabii, ne yapsın. Washington Post'un birkaç hafta önce bildirdiği gibi, ülkenin en önde gelen petrol sondajcılarından Harold Hamm, mümkün olabilecek en fazla nakit bulmak için telefonlara sarılıyor. Bir Trump kampanya yardımcısı, Hamm'ın “enerji sektöründen olabildiğince fazla para toplamak için inanılmaz derecede sıkı çalıştığını” söyledi. Ve ekledi: “Daha önce hiç para almadığımız kişilerden sınırsız çekler aldık.”
Trump yenilenebilir enerjiye yönelik eğilimi tersine çevirebilir mi? Hayır, tam olarak değil –güneş, rüzgâr ve pillerin sürekli düşen maliyetine bağlı olarak bu eğilim çok güçlü. Eyalet yasama meclisinin yenilenebilir enerjiyi sınırlayan yasalar çıkarmaya çalıştığı hidrokarbon kartelinin merkezi Teksas'ta bile temiz enerjinin yadsınamaz ekonomisi yükselmeye devam ediyor. Yalnız Yıldız (Lone Star) eyaleti Teksas şu anda şebekesine batarya yerleştirme açısından ülkenin lideri konumunda; bu da, eyaletin sistemini zorlayan ve strese sokan iklim felaketleri göz önüne alındığında iyi bir şey.
Ancak, Trump bu yönelimi önemli ölçüde yavaşlatabilir. Amerika'nın yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirmesi, diğer şeylerin yanı sıra, her iletim hattını boğucu bir bürokratik savaş haline getiren şaşırtıcı izin gerekliliklerinin üstesinden gelmesine bağlı. Şu anda Biden-Harris’in yönetimindeki Beyaz Ev’de, üst düzey projelere atanmış üst düzey yetkililerden oluşan ve projelerin zamanında inşa edilmesini sağlamak için kuş uçurtmayan özel bir ekip çalışıyor. Trump başkan olursa bu ortadan kalkar ve onun yerini bu projelerin gerçekleşmemesini sağlamaya derinden yatırım yapan yeni bir bürokratlar grubu alabilir.
Bunun dünya genelindeki etkisi de en az bu kadar kötü olacaktır. Geçen sefer Trump Amerika'yı Paris İklim Anlaşması’ndan çekmiş ve bu görüşmelerin yarattığı ivmeye büyük zarar vermişti. Trump bu sefer de aynını ve hatta daha fazlasını yapacak – örneğin Biden'ın sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ihracat terminalleri konusundaki durdurma kararını sona erdirme sözü verdi. – Bu terminaller büyük miktarlarda ABD gazını alıp Asya'ya göndererek yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelimi baltalamak üzere tasarlandı. Bu ise petrol endüstrisinin sahip olduğu son gerçek büyüme stratejisi ve gezegen üzerindeki en büyük sera gazı bombasıdır.
Özünde Trump, dünyadaki diğer tüm oligarklara – Vladimir Putin’e, Suudi Arabistan Kralına ve listenin devamında yer alan tüm diğerlerine – fosil yakıt pompalamaya devam etmeleri için ruhsat verecektir. Sera gazlarının tarihsel olarak en büyük yayıcısı olan ülke sera gazlarını azaltma konusunda bir rol oynamayacaksa, neden başka ülkeler kendi üzerlerinde herhangi bir baskı hissetsinler ki? Project 2025'in açıkça ilan ettiği gibi, Trump “dış yardım programlarından tüm iklim politikaları maddelerini çıkartıp iptal edecek” ve “gelişmekte olan dünyada fosil yakıtlara karşı savaşını durduracaktır”. (Her ne kadar Trump Proje 2025 hakkında hiçbir şey bilmediğini iddia etse de bu böyle.) Önümüzdeki yıl Brezilya'da yapılacak küresel iklim görüşmeleri, 2026'da Avustralya'da yapılacak olan ve şu anda küresel işbirliği için son büyük şans olarak şekillenen görüşmeler böylece tepetaklak olacaktır.
Tüm bunların ne anlama geldiğini hesaplamanın yolları var. Örneğin, İngiltere merkezli Carbon Brief adlı STK, bu yılın başlarında “Kasım ayındaki başkanlık seçimlerinde Donald Trump'ın kazanmasının, Joe Biden'ın planlarına kıyasla 2030 yılına kadar 4 milyar ton daha fazla ABD emisyonuna yol açabileceğini” söyledi. Sadece bir perspektif vermesi açısından söylersek, bu çok fazla: “2030 yılına kadar bu fazladan 4 milyar ton karbondioksit eşdeğeri (GtCO2e), ABD hükümetinin en son değerlemelerine göre 900 milyar dolardan fazla küresel iklim zararına neden olacaktır. Bağlam açısından, 4GtCO2e, AB ve Japonya'nın yıllık emisyonlarının toplamına ya da dünyanın en düşük emisyona sahip 140 ülkenin yıllık emisyonlarının toplamına eşittir.” Bu, sera gazlarıyla dolu fazladan bir kıta bulmak gibi bir şey.
Ancak, toplam rakamlarından daha da kötüsü var, o da zamanlama. Eğer Trump yönetimi sadece dört yıllık bir ara dönem olacak olsaydı, bu can sıkıcı olurdu. Ne var ki, bu, aslında tam da hızlanmaya dehşetli ihtiyaç duyduğumuz bir anda geliyor. Gezegenin iklim sistemini parçalayıp atmanın eşiğindeyiz – kutupların (Thwaites buzulunun altı şu anda sıcak deniz suyu tarafından oyulmakta), Atlantik okyanusunun (büyük okyanus akıntıları şimdilerde yavaşlamaya başlıyor) ve Amazon’un (bozkırlaşma/savanlaşma hız kazanıyor gibi görünüyor) parçalandığını görebiliyoruz. Dünyanın hidrolojik sistemi de – yani suyun yeryüzünde nasıl hareket ettiği – sıcak hava soğuk havadan çok daha fazla su buharı tuttuğu için çoktan kafayı yedi zaten.
Dünyanın iklim bilimcileri bir zaman çizelgesi belirlemek için ellerinden geleni yaptılar: Ya 2030 yılına kadar emisyonları yarı yarıya azaltırsınız ya da sıcaklık artışlarını sanayi öncesi seviyelerin 1.5C üzerinde tutan Paris yolu gibi herhangi bir olasılığın ortadan kalktığını görürsünüz dediler. Bu kesinti, teknik olarak mümkün olanın tam sınırında; ancak, herkes iyi niyetle hareket ediyorsa mümkün. Ve ABD’nin bir sonraki başkanlık dönemi 2029 yılının Ocak ayında, yani 2030'dan 11 ay önce sona erecek.
Donald Trump'ı seçersek, bunun etkilerini sadece yıllar boyu hissetmeyeceğiz, bu etkileri sadece bir nesil boyunca hissedecek de değiliz. Hatamızı bundan bir milyon yıl sonraki jeolojik kayıtlarda okuyabiliriz ancak. Bu gerçekten önemli.
Bu metin Bill McKibben'ın 6 Eylül 2024'te The Guardian'da yayımlanan "Donald Trump gets everything wrong about the climate crisis" başlıklı yazısından, Nil Kayarlar Sarrafoğlu tarafından, Ömer Madra editörlüğünde Açık Radyo için çevrilmiştir.